27 Mart 2012 Salı

Aşk karşılıklı olmak zorunda değil !

"Tamam, beni sevmesin; ama hiç kimse ona dokunmasın" diyebiliyorsan,

aşk bu işte...

Can Dündar

Bu bir köle satın alan toplumdur. Kinden, sefaletten, açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, yüzüstü bırakılmışlıktan, yoksunluktan.. acıklı bir alışveriş, bir lokma ekmeğe bir ruh.. Sefalet teklif eder, ruh kabul eder..

Victor Hugo "Sefiler" romanında kızı için saçlarını ve dişlerini satan Fantin'in hikayesini anlatırken böyle demişti.

a rainy day..




Üç adresi farklı sekmelerde, aynı anda açın!
Kapatın gözleri de. . . missss...

http://www.rainymood.com/


http://www.forestmood.com/

http://fizy.com/#s/16qck3

26 Mart 2012 Pazartesi

‎"İnsanların dediklerine takılma, çünkü onlar senin yaptıklarının iyi olup olmadığına değil, onlara bi yararı olup olmadığına bakar."

1. Ektiğin kadarını biçersin. Emeğin sana mutlaka aynı oranda geri döner.

2. Kendi hikayeni kendin yaz. Kimse senin senaryonu yazmasın.

3. Geçmişte birinin sana yaptığı bir kötülüğün, bugün hiçbir gücü yoktur. Ancak sen o gücü verirsen olur.

4. İnsanlar sana kendilerini nasıl tanıtıyorlarsa, önce öyle kabul et.

5. Endişelenmek vakit kaybıdır. Öyle yapacağına, endişelendiğin şeyle ilgili bir şey yapmaya harca o zamanını.

6. Neye inandığın, hayallerinden, isteklerinden ve beklentilerinden çok daha güçlüdür. Sonunda her zaman, inandığın şey oluyorsun.

7. Sadece tek bir dua edeceksen, o ‘çok şükür’ olsun.

8. Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır.

9. Hata, seni başka yöne yönlendiren bir yol işaretidir.

10. Herkesin dediğinin aksine davranırsan, dünya yıkılmaz.

11. İçgüdülerine güven, onlar yalan söylemez.

12. Önce kendini sev. Sonra da, o sevgini her fırsatta etrafına yaymayı öğren.

13. İşini tutku yönetsin.

14. Sevdiğin şeyi yaparak para kazanmanın bir yolunu bul. O zaman her maaş, sana bonus olur.

15. Aşk acıtmaz. Çok da iyi hissettirir.

16. Her gün, yeniden başlamak için bir fırsattır.

17. Dünyadaki en zor iş, anneliktir. Ve bütün kadınlar bunu ilan etmelidir.

18. Şüphe, ‘-ma’ ekidir. Kıpırda-ma, cevapla-ma, acele et-me.

19. Ne yapacağını bilemediğinde, sakinleş. Cevap gelir.

23 Mart 2012 Cuma

Gelme çocuk!
Benim denizimde yüzemezsin sen, kolların kısa kalır dalgalarıma...
Ölürsün çocuk bulaşma yalnızlığıma.
Karanlığıma yaklaşma çocuk, içine alır ıssız sokaklarım ellerini.
Gözlerini kaybedersin kuytu gecelerimde.
Viran şehirlerime ayak basma çocuk, yıkılırsın.
Divaneliğim korkutur seni, umutlarını yıldırımlar kaçırır.
Uçurum kaçkınıdır ruhum, ruhumla yorulursun yaklaşma çocuk.
Ellerim ateştir, dokundukça kavrulursun..
Sevme çocuk!
Sevilecek yürek mi benimki?
Çoktan unuttum renkleri, çoktan tükettim sevgileri.
Sakın sakın sevdirme kendini.
Söyleme çocuk!
Konuşma sakın anlatma kendini, şarkılar söyleme senin ikliminden.
Her şarkı yarım bende.
Yarımlaşma ellerimde seni bulamam, sus çocuk sus!
Alıştırma kendini bana, ben olursun çocuk...
Ben sen olamam uğraşma,
Ağlama çocuk ben kıyamam ağlayana.
Gözlerine ulaşamam.
Bir gün gelir gidersin çocuk, içimdeki şarkı biter yaşayamam.
Yaşayamam...

K.Tazeoğlu

20 Mart 2012 Salı

Herkes Gider

Kimsenin olmayan bir yoldan geçerken
Kimsenin olmayan bir resmini gördüm hayatın

Büyük dalgınlar vardı
Cevapsızlar
Hiç deniz görmeyenler
Kimseye bir şey sormayanlar vardı
Kaybedenler
Hayatın büyük ırmağında
Vardı ve akıyordu

Sonra kimse kalmadı
Hiç kimse
Bağırmak için
Yalvarmak için

Çünkü herkes gitti
Çünkü herkes gitti

Mevlana İdris ZENGİN

19 Mart 2012 Pazartesi

BİR DELİNİN MAL BEYANI..


1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bi bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Bir yazlık biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bi palan, iki döken
8-Kastamonu da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bi çuval gazoz kapağı
16-Bi kibrit kutusu sigara izmariti
17-Onsekiz saç biti
18-Biri İngilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22-Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-Bi ayakkabı çekeceği
24-Üç don lastiği
25-İki büyük taş kütlesi
26-Bir adet ağaç gölgesi
27-Üç kuş kanadı sesi
28-Bi sürü kedi köpek
29-Bi marmara denizi
30-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
31-Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
32-Çalip çalip kaçılan beş melodili apartman zili
33-Nakit 15 lira
34-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür

Can YÜCEL

15 Mart 2012 Perşembe

Kendini kandırmayacaksın!

Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun? Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, din, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır! Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir.


Kendini kandırmayacaksın! Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın. Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.


Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin. Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin...

LÜTFEN OKUYUN VE OKUTUN.. BİR BARINAK YÖNETİCİSİNDEN‏


Okuyacağınız mektup, A.B.D. Kuzey Carolina'daki bir hayvan barınağının yöneticisinden gelmektedir. Petshop'tan bir hayvan satın almayı düşünen, köpeğini barınağa bırakmayı düşünen, köpeğine eş arayan ve çiftleştirmeyi düşünen arkadaşların iki kere okumasını öneririm.

"Bu toplumun bu uykudan uyanması için çok şiddetli bir kalk borusu gerekli... Ben bir barınak yöneticisiyim. Sizlere bir barınağın arka planında olan bitenleri anlatmak istiyorum. Umarım bu sesi duyarsınız... Öncelikle, siz üreticiler ve satıcılar... Hepiniz bir tek gün olsun bir barınakta çalışmalısınız. Belki o gözlerdeki kederli, acı dolu, hüzünlü ifadeyi görürseniz, tanımadığınız ve hiç tanımayacagınız insanlar için köpek üretmekten ve satmaktan vazgeçersiniz. Az önce sattıgınız şu küçük şirin köpek yavrusu var ya... Büyüyüp de artık "küçük, şirin köpek yavrusu" olmadığında büyük olasılıkla benim barınağıma düşecek yolu... Peki, bir barınağa bırakılan bir köpeğin yüzde 90 olasılıkla o barınaktan yürüyerek çıkmadığını biliyor musunuz? İster safkan olsun, ister olmasın... İster sahibi tarafından terk edilmiş olsun, ister başıboş olsun.. Barınağıma gelen köpeklerin en az yarısı safkan köpekler... En çok duyduğum bahane; "Taşınıyoruz ve köpeğimizi (ya da kedimizi) yeni evimize götürmemiz mümkün deüil." Öyle mi gerçekten? Ya da "Büyüdüğünde bu kadar iri olacağını bilmiyorduk, kocaman oldu". Bir Alman Çoban Köpeğinin ne kadar olmasini bekliyordunuz ki? "Ona fazla zaman ayıramıyoruz" Öyle mi? Ben günde 10-12 saat çalışıyorum ve 6 köpeğime de zaman ayırabiliyorum, isteyince mümkün bu... "Bahçeyi birbirine katıyor". Onu evinize alıp ailenizin bir parçası yapmayı denediniz mi hiç? Köpeklerini bana bırakırken hep söyledikleri de; "Biz ona yeni bir yuva bulmakla uğraşamıyoruz, ama eminiz ki barınakta birileri onu sahiplenecektir, çünkü o çok iyi bir köpek." Hayır... Büyük olasılıkla köpeğiniz barınaktayken yeni bir yuva bulamayacak. Bir barınakta yaşamanın ne kadar zor ve gerilimli olduğunu bilir misiniz? Anlatayım size isterseniz... Siz köpeğinizi barınağa bıraktıktan sonra, yuva bulmak için en fazla 72 saat zamanı vardır. Eger barınakta yeterince boş yer varsa ya da köpeğiniz saglıklı kalmayı başarırsa, bu süre belki birkaç gün daha uzayabilir. Eğer üşütür ve nezle olursa oracıkta ölüverir. Köpeğiniz, havlayan ve ağlayan 25 diğer hayvanla birlikte daracık bir bölmeye tıkıştırılacaktır. Son derece depresif olacak ve kendisini terkeden aileyi düşünerek durmadan ağlayacaktır. Eğer köpeğiniz şanslıysa, o gün barınağa köpekleri gezdirmek için yeteri kadar gönüllü insan gelir. Eğer yeteri kadar gönüllü gelmezse, köpeğiniz hiç kimsenin ilgisini ve dikkatini çekecek şansı bulamaz, kimse onun için bir şey yapamaz. Kapısının altından uzatılan bir kap yiyeceği ya da kocaman bir vakumlu hortumla atıklarının temizlenmesini saymazsak tabii... Eğer köpeğiniz iri ve sert ırklardansa (Pitbull, Rottweiller, Mastiff vb.), neredeyse barınaktan içeri girdiği anda ölmüştür zaten... Bu cins köpekler asla yeni bir yuva bulamazlar.. Ne kadar "şirin", "akıllı" ya da "iyi huylu" olurlarsa olsunlar, farketmez. Eğer barınak doluysa ve köpeğiniz ilk 72 saatte yuvalandırılamadıysa, yeni geleceklere yer açmak için köpeğiniz imha edilir. Eger barınakta yeteri kadar boş yer varsa ve köpeğiniz talep gören ırklardan birindense, imha süresi birkaç gün daha ertelenir. Çoğu köpek birkaç gün içinde yaşadığı bölmeyi aşırı koruyucu tavır geliştirir ve takındığı saldırgan tutum nedeniyle imha edilir. En masum, uysal ve sakin köpekler bile bu tavrı geliştirirler. Köpeğinizin bu engelleri aştığını varsaysak bile, kulübesinden dışarı çıkmadığı için birkaç günde öksürmeye başlayacak ya da üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanacaktır. Barınakların her köpek için tedavi sağlayacak bir bütçeleri yoktur, bu nedenle hastalanan köpeğinizin imha edilmesi kaçınılmazdır. Size köpeğinizin barınakta nasıl uyutulacağını da anlatmamı ister misiniz? Önce, köpeğiniz kafesinden tasmayla alınacak. Sevinerek kuyruğunu sallamaya başlayacak, çünkü gezmeye götürüldüğünü sanacak. O "oda"nın kapısına geldiğinde içeri girmek istemeyecek ve deliye dönecek. Ölümün kokusu mu var, bilmiyorum. Orada yitip giden ruhları mı hissediyorlar, bilmiyorum. Ama orada benim anlayamadığım bir şey var ve istisnasız her köpek, o kapıdan içeri girmemek için inanılmaz bir direnç gösterir. Köpeğiniz once bağlanacak. Ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak, 1 ya da 2 veteriner teknisyeni tarafindan sıkıca tutulacak. Sonra ötenazi teknisyeni ya da veteriner işleme başlayacak. Ön ayakta bir toplardamar bulacak ve öldürücü dozda bir pembe sıvıyı damara enjekte edecek. Umarım köpeğiniz bağlı olduğu için panikleyip aniden bacağını çekmez. Ani hareketlerde bacağı delip geçen iğneler gördüm ben... Fışkıran kandan kıpkırmızıya boyanan duvarlar gördüm. Kulakları sağır edecek çaresiz çığlıklar duydum. Hepsi hemen oracıkta "tatlı bir uyku"ya dalmaz. Bazen bir süre kasılırlar ve solukları kesilir, nefes almaya çalışırlar ve kendi üzerlerine dışkılarlar. Herşey sona erdiğinde, köpeğinizin cesedi, barınağın arkasında çöp gibi toplanmayı bekleyen diğer köpeklerin cesetleri üzerine istiflenir, tıpkı yakacak odunlar gibi. Sonra ne olur dersiniz? Yakılır mı? Çöpe mi atılır? Başka evcil hayvanlar için mamaya mı dönüştürülür? Bilemezsiniz, hatta hayal bile edemezsiniz. Zaten bilmek de istemezsiniz. Nasılsa o sadece bir hayvandı. Hem istediğiniz zaman yenisini alabilirsiniz, öyle değil mi? Umarım bunları okurken gözleriniz yuvalarından fırlıyordur ve umarım benim her gün tanık olduklarımı gözünüzde canlandırıyorsunuzdur. İşimden nefret ediyorum. İşimin ve barınakların hala varolmak zorunda oluşundan nefret ediyorum. Sizler değişmedikçe barınakların varolmaya devam edecekleri gerçeğinden nefret ediyorum. Etkilediğiniz hayatların, sadece barınağa atıp gittiğiniz zavallı bir köpeğin hayatından ibaret olmadığını bilmiyor oluşunuzdan nefret ediyorum. Her yıl sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde barınaklarda 11 milyon hayvan ölüyor ve bunu sadece siz durdurabilirsiniz. Her bir canı kurtarabilmek için elimden gelenin fazlasını yapıyorum, ancak barınaklar tıka basa dolu, ve her gün yeni hayvanlar gelmeye devam ediyor. Soyleyeceğim şeye LÜTFEN kulak verin: BARINAKLARDAKI KÖPEKLER ÖLÜYORKEN KÖPEK SATIN ALMAYIN. KÖPEĞİNİZE EŞ ARAMAYIN, KÖPEĞİNİZİ ÇİFTLEŞTİRMEYİN. "BİR KEZ OLSUN ANNELİĞİ / BABALIĞI YAŞASIN" DEMEYİN. KÖPEKLERDE ANNELİK / BABALIK DUYGUSU INSANLARDAKİ GİBİ DEĞİLDİR, AİLE KAVRAMI YOKTUR. DİŞİ KÖPEKLER, BÜYÜDÜĞÜ ZAMAN YAVRULARINI TANIMAZLAR BİLE... ERKEKLER İSE HIÇBİR ZAMAN YAVRUSUNU BİLMEZ. KISIRLAŞTIRILMAMIŞ HER BİR KÖPEK, 6 YILDA 67.000 KÖPEĞIN DOĞUMUNA NEDEN OLUR, BUNU UNUTMAYIN. KAÇINILMAZ SONLARI BARINAKLARDA ÖLMEK OLAN YAVRULARIN DOĞMALARINA İZİN VERMEYİN. "DOĞACAK YAVRULARIN HEPSİNİ DE SAHİPLENECEK GÜVENİLİR İNSANLAR BULDUM" DİYORSANIZ TEKRAR DÜŞÜNÜN. 6 AY SONRA GİDİP BAKTIĞINIZDA ARTIK O "GÜVENİLİR" KİŞİLERDE OLMADIKLARINI GÖRECEKSİNİZ, BUNDAN EMİN OLUN... İsterseniz benden nefret edin. Ama gerçeği değiştiremezsiniz ve gerçek her zaman acıdır. Belki bunu okuyanlar içinde köpeğini çiftleştirmek isteyen, köpeğini barınağa vermeyi düşünen, ya da köpek satın almaya niyetli bir tek kişinin olsun fikrini değiştirebilirim. Belki bunu okuyan bir kişi bir barınağa gider, "bir yazı okudum ve bir köpeği kurtarmaya geldim" der. İŞTE O ZAMAN BU YAZIYI YAZDIĞIMA DEĞER..." NOT:ALINTIDIR
-

5 Mart 2012 Pazartesi

Dürüst ne demek ?


Dürüst ne demek ? Ne kastediyorsun bu sorunla ?

" Ne bileyim,bir hayvana bak şöyle,bir kediye,bir köpeğe,bir kuşa,hatta hayvanat bahçesindeki o güzelim büyük hayvanlardan birine,bir pumaya örneğin ya da bir zürafaya bak.Göreceksin ki hepsi de kusursuz yaratıklardır.Hiçbir hayvan yoktur ki,bir ara şaşırsın da ne yapıp edeceğini,nasıl davranacağını bilmesin.Hiçbiri sana yaranmak,kendini sana beğendirmek gibi bir amaç gütmez.Tiyatro nedir bilmez hayvanlar.Nasılsalar öyledirler.Taşlar,çiçekler gibi tıpkı ya da gökteki yıldızlar gibi anlıyor musun beni ? "