31 Ekim 2011 Pazartesi

‎"Bazen üşür insan.
Elindeki bira bardağıyla kolalı gömlek yakaları o kadar uyumsuzdu ki, kimse fark etmedi. Tıpkı yeni doldurulmuş birasının dudağının üst kısmında imkansız incelikte bir köpük çizgisi oluşturduğunu fark etmemeleri gibi. Uzun cümlelerle ölümden bahseden bir kadının aslında aşırı soğanlı bir köfte hamuru kadar sevgisiz olması gerektiğini öğreneli çok olmuştu. Ama o anda kadının uzun cümlelerle ölümden bahsettiğinin farkında değildi. Çok güzel dinlemiyordu. Ve kadın çok eski bir şeyi hatırlatırcasına, inatla gözlerini göz kapaklarına doğru kaldırıp güzel ama güvensiz bir elektriği mekanın tüm boşluklarına sızdırıyordu."

Kaan Çaydamlı, KTN, sf 55

27 Ekim 2011 Perşembe

belki de az çoktan fazladır__________

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim; seni az tanıyorum... az... sen de fark ettin mi ? az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece a. ve z. sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış binlerce kelime... ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harf arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... bu yüzden, belki de az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır ! belki de seni az tanıyorum demek, seni kendimden çok biliyorum demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım demektir. Belki de az, her şey demektir...
Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir____________


HAKAN GÜNDAY

26 Ekim 2011 Çarşamba

Hevesleri, beklentileri, erteledikleri,

kursağında kalmış kelimeleri,

kaçırılmış bakışları, gizledikleri,

bitirilmemiş mektupları,

susuşları ve istemsiz veda edişleriyle

tamamlanmamış bir cümledir insan...

24 Ekim 2011 Pazartesi

21 Ekim 2011 Cuma

ÜZGÜN KEDİLER GAZELİ

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki Granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr

çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan

HAYDAR ERGÜLEN


Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim
ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım
mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar
dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara
cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın
dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir
yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

MURATHAN MUNGAN...

18 Ekim 2011 Salı

KAR - METİN ALTINOK


Kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
Tıkandı geçitler yollar kapandı.
Yalnızlığın buzdan çetelesinde
Kimseler umursamadı karı.
Yüzlerinde iğreti bir kibirle
Hep düşürmekten korktukları,
Dalıp gittiler günlük işlerine.

Diz boyu birikmiş kar içinde
Yürürdük uzatarak açtığımız kanalı,
İki kar güvesi gibi sokaklarda seninle
Anardık bütün yitik aşkları
Bu karlı kış gününde.
Güngörmüş dağlara karşı
Sımsıcak öpüşürdük sarılıp birbirimize.

—Sevgilim, yanımda olsaydın keşke!

Şölensiz, sevinçsiz yaşıyoruz şimdilerde,
Bir iğdiş ve buruşuk zamanı.
Kimsenin türküsü yok dilinde
Karşılayacak yağan karı
Coşkulu ve sarhoş sesiyle.
Bıçak açmıyor ağızları;
Acı, yalnız acı var yüreklerde.

Kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
Yaslandı duvarlara, kapıları zorladı,
Pencerelerden baktı ev içlerine.
Kar hiç böyle kimsesiz kalmadı
Kendi özgül tarihinde.
Çıngırakların, kızakların karı
Yağdı her şeyin üstüne sessiz bir öfkeyle.

Birikti bir çamaşır ipine bile.
Saçaklardan sarktı,
Attı kendini gürültüyle yere,
Kimse sahip çıkmadı;
Yığıldı kaldı duvar diplerine.
Yalnız kuş ayakları
Bastılar incelikle göğsüne.

—Sevgilim, yanımda olsaydın keşke!

Kar var yaşadığımız günlerde.
Umutsuzluk çevremizi kuşattı,
Kıtlık kıran gündemde.
Yine de ele güne karşı,
Özenle saklıyorum yüreğimde
Sana duyduğum aşkı,
Dört yanım kar içinde.


Tek bir gerçeği var aşkın..
-Karşındakinin adam olup olmadığını,
Aşıkken değil ayrılırken anlarsın.-

Ece Ayhan

‎"Dilediğin kadar uzağa git,
Hep aynı gökyüzünü paylaşacağız.."

Yılmaz Odabaşı

Semtlere Göre Evlere İş Veren Yerler


İnternette dolaşırken,bulduğum bir yazı, eminim evde iş yapmak isteyen, hanımların ilgisini çekecektir.

10-15 kişilik gruplarla başlayıp, nasıl genişleyerek bir ağ oluşturduğunuza şaşıracaksınız..

Nerede ne yapılıyor
Ev eksenli işler bir çok şehirde yapılıyor ama fabrika ve sanayi bölgelerinin çokluğu nedeniyle, İstanbul bu açıdan tam bir cennet. Semtin civarında hangi sektör ağır basıyorsa, evlerde yapılan işler de o sektöre yakın oluyor

Vefa'dan Eminönü'ne inen Küçükpazar yokuşlarında kıyafetlere iliştirilen markalar hazırlanıyor,
Üst taraftaki sokaklarda da kemer ve oyuncak parçaları birleştiriliyor,
Eyüp'te Nazperver Sokağında Kurdele bağlanırken,
Babahaydar'da Eşarp dikiliyor.
Atmaca Sokak Ruj kapağı üzerine uzmanlaşmış.
Kanatlı'da ayakkabı boyası kutularının parçaları birleştirilirken,
Nişanca bölgesinde ise ayakkabıların elle dikilmesi gereken bölümleri hazırlanıyor,
Açıkel santranç takımı hazırlıyor,
Defterdar marka basıyor,
Esenler'de kağıt alışveriş çantaları katlanıyor, mandal monte ediliyor, kalem içi dolduruluyor, tekstil eşyalarının iplikleri temizleniyor,
Bağcılar Kirazlı bölgesinde kot pantolonların ve tişörtlerin üretimden kalan iplikleri temizleniyor, kalemlerin iç bölümü dolduruluyor,
Sancaktepe'de kazakların fazla iplikleri temizleniyor,
Zeytinburnu Merkezefendi Cami civarında mandallar monte edilirken, biraz daha iç bölümlerinde kağıt alışveriş çantaları katlanıyor,
Unkapanı kalem içi dolduruluyor, örme kemerler hazırlanıyor,
Esenler'de tekstil ürünlerinin ipleri temizleniyor,
Boncuk işleme İstanbul'un her yanına dağılmış durumda,
Balat'ta kapısının önünde gelinlik üzerine boncuk işleyenden tutun,
Mevlana Kapı'da televizyon programlarında kullanılacak kıyafetleri işleyene kadar geniş bir yelpaze var boncuk piyasasında,
Sancaktepe Yenidoğan'da boncuk işleme,

Bir de burayı okuyun;

www.evlerefason.blogcu.com dan evlere fason iş veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlere.blogcu.com dan evlere iş veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlereboncuk.blogcu.com dan evlere boncuk işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlere.blogspot.com dan evlere iş veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlereboncuk.blogspot.com dan evlere boncuk işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evleredantel.blogspot.com dan evlere dantel işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evleredikis.blogspot.com dan evlere dikiş işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlerefason.blogspot.com dan evlere fason iş veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.evlerekurdele.blogspot.com dan evlere verilen kurdela işlerine ulaşabilirsiniz.

www.evdenikahsekeri.blogspot.com dan evlere verilen nikah şekeri ilanlarına ulaşabilirsiniz.

www.gelinelcicegi.blogspot.com dan evlere verilen gelin el çiçeği ilanlarına ulaşabilirsiniz.

www.istanbuldaevlere.blogspot.com dan istanbul'da evlere verilen iş ilanlarına ulaşabilirsiniz.

www.mandalmontaji.blogspot.com dan evlere verilen mandal montaj işlerine ulaşabilirsiniz.

www.evdemanti.blogspot.com dan evlere mantı kapama işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.tigpatik.blogspot.com dan evlere patik işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.

www.eveorgu.blogspot.com dan evlere örgü işi veren yerlere ulaşabilirsiniz.


www.evlereek.blogspot.com dan evlere verilen ek işlere ulaşabilirsiniz

1 Ekim 2011 Cumartesi

"Bir kadının en güzel yeri neresidir bilir misin?
- Henüz kırılmamışsa, kalbi.."

- City Of Angels ..